Arap Yarımadasından Asya ve Afrika coğrafyasına yayılan Arap kavmi, dünya tarihinin en dikkat çeken milletlerinden… Bugün onlarca farklı devlet tarafından temsil edilen Araplık, tarihte tek bir devletle en coşkulu dönemlerini de yaşadı, Osmanlı tâbiiyyetinde mutlu dönemler de yaşadı. Ancak tarih boyunca hiçbir hüznü 20’nci yüzyıldaki kadar acıklı olmadı…
İslam Peygamberi Hazreti Muhammed (sas)’in vahiy odaklı oluşturduğu tevhid medeniyetinin tek muhatabı değilse de ilk muhatabı Araplar oldu. Bu Araplara aynı zamanda İslam ümmetini domine eden bir kültürel güç olma imkanı bahşetti. Kur’an-ı Kerim’in Arapça olması, Arapça’nın bugünlere kadar yaşamasının en önemli sebeplerinden birini teşkil etti.
Arap dünyasında Türk egemenliği
Hazreti Peygamber döneminde başlayan fetihler, dört halife döneminde arttı. Ardından Emeviler ve Abbasilerle birlikte İslamiyet; İran’dan Afrika’ya kadar dev bir coğrafyaya ulaştı. 756’da Endülüs Emevi Devleti kuruldu. 11’inci yüzyılda Müslüman Türkler, Anadolu’yu fethetti. 14’üncü yüzyılda Osmanlı Devleti kurulduktan sonra bu yeni devlet önce balkanlarda genişledi ardından Anadolu’da birliği sağladı. Yavuz Sultan Selim döneminde ise Arap dünyası Türk egemenliğine girdi, halifelik Osmanlı’ya geçti. Suriye’nin Osmanlı’ya katılması Osmanlı-Memluk savaşı ile Yavuz Sultan Selim‘in 1516’da Memlûk kuvvetlerini Mercidabık Savaşı‘nda yenip Suriye’yi Osmanlı topraklarına katmasıyla gerçekleşmişti. Böylece Suriye Osmanlı Türklerinin egemenliği altına alınıp XX. yüzyıla kadar sürecek olan döneme girmiştir.
Ocak 1517’de ise Osmanlı Devleti ile Memlûk Sultanlığı arasında geçen Ridaniye muharebesi ile savaşı I. Selim komutasındaki Osmanlı ordusu kazandı. Bunun sonucunda Arap dünyasındaki Türk egemenliği başladı.
Osmanlı çekilirken yaşananlar
Kaynakların bir kısmı Osmanlı’nın Arap dünyasındaki varlığını “işgal ve sömürge” olarak tanımlasa da insaflı kaynakların büyük kısmı Arap dünyasındaki Türk varlığının Türklerin ve Arapların faydasına olduğunun altını çizer.
Cezayir’deki Fransız işgali 1830’da başlasa da Arap dünyasının kapsamlı bir işgal sürecine girmesi 1882’de İngilizlerin Mısır’ı işgali ile başladı. Suriye ve civarındaki Arap ülkelerinin işgali ise I. Dünya Savaşı süreci ve sonrasında başladı. Osmanlı’nın 1923’te yıkılması ve ardından 1924’te hilâfetin ilgası süreci Arap varlığının bir kimlik olarak neredeyse tümden yıkılışına sebep oldu. Mısır her ne kadar tarih boyunca bir coğrafi parça olarak var olsa da Bilâd-ı Şam’da Suriye’nin yanı sıra Lübnan ve Filistin gibi yeni devletler kuruldu. Ayrıca buradaki Siyonistlerin varlığı daha sonra İsrail adlı bir devletin kurulmasıyla sonuçlanacaktı. Osmanlı’nın Bağdat, Basra ve Musul eyaletleri olarak birbirinden ayrı parçalar halinde yönettiği Irak tek bir devlet haline getirildi. Ayrıca Körfez’deki devletler kuruldu.
Modern Araplar, yeni hezimetler
Bugün 400 milyon Arap’ı temsil eden 22 devlet bulunuyor. Ancak Arapların I. Dünya Savaşı sürecinde başlayan hezimeti ve ardından oluşturulan modern Arap kimliği, yeni hezimetlere engel olamadı. Araplar, sadece İsrail karşısında 1948’deki ilk kuruluşunda, ardından 1956’da, 1967’de ve 1973’te defaatle yenilgi aldı. Bu savaşlarda ciddi bir varlık gösteremedi.
Bu trajedik durumu Arap dünyasının 20. yüzyılda yaşamış büyük şairlerinden Nizar Kabbani “Halid Bin Velid’in İşten Çıkarılması Kararnamesi” başlıklı şiirinde şu dizelerle özetler:
“Arabî çağı çaldılar bizden
Nebî’nin evinden Fâtımatü’z-zehrâ’yı çaldılar
Ey salâhaddîn, Kur’ân’ın ilk nüshasını sattılar
Ali’nin gözlerindeki hüznü sattılar
Ey salâhaddin, seni ve bizi toptan sattılar açık artırmada.
Arab’ın geleceğini çaldılar bizden
Şam’ı fethettikten sonra işten çıkardılar hâlid’i
Cenevre’ye elçi olarak atadılar
Siyah fötür şapka giyiyor artık o
Sigara tüttürüyor, havyar yiyor Fransızca homurdanıyor
Avrupalı sarışınlar arasında kâğıttan bir horoz gibi geziniyor
Hayret, nasıl da evcilleştirdiler bu kureyşli komutanı
Kahramanlarımız işte böyle iğdiş ediliyor ey yavrum!
Endülüs işi paltosunu çaldılar Tarık’tan
Nişanlarını aldılar, çıkardılar ordudan
Güvenlik mahkemesine verdiler
Zafer suçundan yargıladılar
Zaferin sakıncalı bulunduğu bir zaman geldi yavrum
Öyle bir zaman mı geldi artık askerî mahkeme kapılarında suçlanmış durur kılıç öyle bir Zaman mı geldi ki gülle karşılıyoruz israil’i
Binlerce güvercinle, millî marşla.
Hiçbir şey anlamadım yavrum, hiçbir şey anlamıyorum!
Güneşi rehin verdiler tefecilere
Karaborsacılara sattılar mehtâbı
Ömer’in kılıcını kırdılar
Ayaklarından astılar tarihi
Ayaklarından astılar tarihi
Sattılar atı
Beyaz örtüyü sattılar
Gecenin yıldızlarını sattılar
Ağaçların yapraklarını
Bedevîlerin gözlerindeki karalığı sattılar
Tuzağa düşürmeden önce çocuklarımızı düşürttüler
Tuzağa düşürmeden önce çocuklarımızı düşürttüler
Tarihin doğum yapmasını önleyen haplar verdiler bize
Şam’ın bağdad olmasını engelleyen aşılar yaptılar bize
Filistin’in yarası hurma bahçesine dönüşmesin diye haplar verdiler bize
Marihuana verdiler atı öldürmek için
Katletmek için şahlanışı yahut.
Şarap içirdiler bize insanı konumsuz kılmak için
Sonra vilâyetlerin anahtarlarını verdiler ve kral diye atadılar bizi kabîlelere
Ey salâhaddin!
Ey salâhaddin, işitiyor musun radyo yorumlarını?
Kulak veriyor musun bu apaçık alçaklığa?
Yiyeceklerini yediler ve işediler arabın güzel çağının yüzüne.
Sahneye konan bu oyun nedir?
Sahneye konan bu oyun nedir?
Kimdir kadife perdenin duvarlarını çeken?
Yazarı kimdir?
Bilmiyoruz
Yönetmeni kim?
Bilmiyoruz.
Kimseler de bilmiyor, yavrum.
Onlar ki kulislerin ardındalar
Onlar ki kulislerin ardındalar
Vatan denen kadına tecavüz ediyorlar
Ayağındaki halhalları satıyorlar
Satıyorlar gözlerindeki bahçeleri
Göğüslerinin penceresinde ezelden beri eğleşen kuşları satıyorlar
Vatanın nesi varsa bir duble viskiye satıyorlar
Arabî çağı çaldılar bizden
Bedevînin bağrında yanan koru söndürdüler
Bütün dağlara “satılık” levhası astılar
Teslim ettiler buğdayı, zeytini, geceyi…
Portakalın kokusunu görülmeyi yasakladılar düşlere
Şiir yazan bütün kuşları hapse tıktılar
Öyle bir zaman mı geldi,
Silâh sandığı taşıyan herkes, afyon sandığı taşıyan gibi mi yavrum?
Öyle bir zaman mı geldi artık,
İkiz mi oldu özgürlükle tutsaklık?
Öyle bir zaman mı geldi artık; yapan ellere zıt yapılan iş?
Öyle bir zaman mı geldi; söylenen söz, söyleyen dudaklara zıt?
Ey salâhaddin!
Döneklik çağıdır bu, kavî kabîlecilik kabarması.
Ebubekir’in evini yaktılar
Nebî’nin ailesine el uzattılar gece vakti
Kureyş’in ileri gelenleri ecnebîlerin bulaşıklarını yıkar oldular.
Ey salâhaddin, söz ne işe yarayacak bu bâtınî çağında?
Ve neden şiir yazalım ki, unutulmuşken arabın sözü?
Benzer şekilde Filistinli şair Mahmud Derviş, “Kimlik Kartı” başlıklı şiirinde şu dizelerle veryansın eder:
Kaydet!
Arabım
Kartımın numarası elli bin
Çocuklarımın sayısı sekiz
Dokuzuncusu da yolda
yaz sonunda burda!
Kızıyor musun?
Kaydet!
Arabım
Taş ocağında çalışıyorum emekçi yoldaşlarımla
Çocuklarımın sayısı sekiz
Ekmeklerini
taştan çıkarıyorum
giysilerini ve defterlerini!
Sadaka dilenecek değilim kapında
Konağının girişi önünde
küçük düşürecek değilim kendimi!
Kızıyor musun?
Kaydet!
Arabım
Adım var yalnız, yoktur soyadım
Öfkeden köpürerek yaşayan
en sabırlı insanıyım bu diyarın
Zamanın doğuşundan
yılların başlamasından
selvilerden, zeytinlerden
otların yeşermesinden
daha eskiye uzanır köklerim!
Karasaban süren bir ailedendir babam
soylu efendilerden değil
Ve dedem bir çiftçiydi
ne nesebi vardı ne de şeceresi!
Kitap okumaktan evvel
güneşin yükselişiydi bana öğrettiği
Evim bir korucu kulübesi
dallardan ve kamışlardan
Rahatlatıyor mu seni bu durumum?
Adım var yalnız, yoktur soyadım
Kaydet!
Arabım
Saç rengi: Kömürkarası
Gözler: Kahverengi
Ayırıcı niteliklerim:
Başımda kefiye üstünde bir siyah çember
Ayalarım adeta sert bir kaya
tırmalar kim dokunsa
Adresim:
Sokakları adsız
unutulmuş bir köydenim, silahsız
Taş ocağındadır, tarladadır tüm erkekleri
Kızıyor musun?
Kaydet!
Arabım
Sen yağmaladın bağlarını atalarımın
Benim ve tüm çocuklarımın
sürdüğü toprağı sen yağmaladın
Bana ve torunlarıma
hiç bir şey bırakmadın
şu kayalıklardan başka!
Söylendiğine göre hükümetiniz
bunları da alacakmış, öyle mi?
Madem öyle!
Kaydet!
Kaydet ilk sayfanın ta en başına
Nefret etmem insanlardan
Hiç kimseye saldırmam!
Ama aç kalınca
toprağımı gaspedeni çiğ çiğ yerim!
Kolla kendini, kork benim açlığımdan
Kork benim öfkemden!
Kolla kendini!
arap dünyasının içler acısı halinin özeti niteliğinde..