Yeni Akit’ten Fatma Gülşen Koçak’ın röportajı:
Hayatını Allah yoluna adayan, Müslümanların birlik ve beraberliği için ömür tüketen, tam adanmış ve tam inanmış bir dava adamı olan Abdulmetin Balkanlıoğlu’nu mahdumu Halil Balkanlıoğlu ile konuştuk. Kendine has sohbetleriyle hayattayken bulunduğu meclislere cennet huzuru-bayram sevinci taşıyan merhum hocamız hakkındaki bu röportajın da bayram sevincimize daha fazla sevinç katacağına inanıyorum. On binlerce insanın kalbinin İslama ısınmasına vesile olan Metin Balkanlıoğlu’nu bu vesileyle rahmetle anıyor bütün okurlarımızın bayramını tebrik ediyorum.
Esselamualeyküm ve rahmetüllahi ve berekâtühü. Öncelikle hem sizin hem Akit ailesinin hem de kıymetli okurların Bayramı mübarek olsun. Allahu teala hazretleri kesmiş oldukları, kesecek oldukları kurbanları dergahı izzetinde kabul eylesin ve yakınlığa vesile eylesin. Cümlemizi Rabbim hayırlardan umduklarını da nail eylesin. Şer olarak korktuğumuz maddi manevi ne varsa onlardan da her daim emin eylesin. Babanız Metin Balkanlıoğlu’nun Mahmut Efendi ile tanışma hikayesini anlatir mısınız?
Rahmetli babam Abdülmetin Balkanlıoğlu Hocaefendi’nin Mahmut Efendi Hazretleri ile tanışması bundan yaklaşık 43-44 yıl öncesine dayanıyor. Rahmetli babam 13 yaşında babasını kaybettikten sonra zor ve fakir bir çocukluk geçiriyor. Daha sonra parasız yatılı okulunda kendi çabalarıyla; yazın inşaatlarda tuğla fabrikalarında çamur çiğneyerek bir yandan para kazanıp kendi iaşesini kendi temin edip, kışın da eğitimine devam ederek; özetle zor zamanlardan geçerek üniversiteyi dereceyle kazanıyor.
İki talebeden biri
Çorum ilinden özel seçilen 2 talebeden birisi oluyor ve İstanbul’a getiriliyorlar. İstanbul’da İstanbul Hukuk Hakültesi’nde Hukuk okurken, İsmailağa Camii yakınlarındaki İstanbul İmam Hatip’te ise yurtta kalıyor. Okuluna gelip giderken İsmail Ağa Camiasını görüyor. Farklı giyimli insanları görünce kardeşini arıyor. Şu an halihazırda Vali olan kardeşine “İrfan burada çok enteresan insanlar var, aynı sahabe dönemi gibi. Kadınlar annelerimiz gibi çarşaflı; erkekler ise başlarında sarık, kıyafetleri ise şalvar ve cübbe ile aynı sahabe dönemini yaşıyor gibiler” diyerek hem tuhaf karşılıyor hem de tebessüm ediyor.
İsmailağa camiası ile tanışmadan evvel başka hoca veya alimleri ziyaret ediyor mu?
Babam İsmailağa Camiasını tanımadan önce Emin Saraç Hocanın, Ekrem Doğan Hoca’nın, Sadreddin Yüksel gibi hocaların derslerine de ara ara iştirak edermiş.
İsmailağa’dan babanızı ilk kim keşfediyor?
İsmailağa Camiinin o dönemki müezzini olan Hasbi Abdülkerim Hocaefendinin de dikkatini babam çekiyor. Sonrasında Hasbi hoca belirli aralıklarla babama davette bulunuyor. Sohbetlere çağırıyor, evine kahvaltıya götürüyor ve muhabbet bu şekilde hızla gelişirken babamda İsmailağa Camiine sık sık gidiyor.
Yolu İsmailağa’dan geçen babamın ikramından nasiplenmiştir
Ismailağa Cemaati içinde hangi hizmetlerde bulunurdu? Size İsmailağa sevgisini nasıl kazandırdı?
Babam cemaat içerisinde çok çeşitli hizmetlerde bulunmuştur. Başlıca vazifesi emr-i bil ma’ruf nehy-i anil münkerdi. Sadece vaaz hocası değil maddi manevi sıkıntıları olan insanlardan tutun aile yaşantısında sorunlar yaşayan veya evlenmek isteyen insanlara, müslüman aileler arasındaki anlaşmazlıklarda hakemlik etmeye değin bir çok hizmette bulunmuştur. Yolu İsmailağa’dan geçen herkesin babamla bir anısı olup bir ikramınından nasiplenmiştir desek abartmış olmayız.
Ümmetin hangi meselelerine daha çok sevinir veya üzülürdü?
Ümmetin derdiyle dertlenir hüzünlenirdi. Ümmetin birleştiği her organizasyona koşarak gider ümmetin ortak meselelerine hep davet edilir edilmese de iştirak ederdi. En hasta olduğu hallerde kaza sonrası koltuk değneğiyle yürümeye çalışırken bile güle oynaya, hoplaya zıplaya giderdi. Namaz Gönüllüleri Platformunun etkinliğinde bu halde gelmesinin kendisi için sağlıklı olmadığını söyleyen hocalara ben bu günü yıllardır bekliyordum. İki elim kanda olsa gelirim demiştir. Ümmetin ortak meselelerde bir araya gelmesi onun en mutlu olduğu hadiselerdi. Suriye’den geldikten sonra savaş çıkmasına rağmen bağlantısını koparmadı. Yetimhaneler yaptırdı, öldükten sonra öğrendik ki on bin yetime bakıyormuş. Çocukların yaşadıkları işkenceler karşısında ağlayarak dua ettiğine evlatları olarak bizler defalarca şahit olduk. Ümmetin hüznüyle hüzünlenmesi, mutluluğuyla mutlu olması kendisinin sevilme sebepleri arasındadır.
İnsanları asla ayırt etmezdi
Kendisini Allah yoluna adayan babanızın binlerce insana dokunmasının sırrı sizce nedir?
İnsanları asla ayırt etmemesi. Cemaat, cemiyet ötesinde Müslüman ve Gayri Müslim arasında bile zalim olmaması şartı ile merhametle yaklaşarak İslam’ı sevdirmeyi onları kucaklayarak başarmaya çalışmıştır. Bu ise binlerce insana dokunmasını sağlamıştır. Bir defasında yolda kalmış bir Almanın biletini alıp cebine harçlık koyarak bunu sana Hz. Muhammed gönderdi demesi; Kudüs ziyaretinde Fransız bir kafileye selam verip cebindeki ikramı onlara ikram etmesiyle İslam’ın davet boyutunu sözle değil davranışla ortaya koyması dokunmasının sırlarındandı. Bir cemaat taassubunun olmaması ve Hz. Muhammed’in önderliğine olan inancını hissettirmesi ile ise tüm müslümanların sevgisini kazanmıştır. Herkese aynı samimiyetle yaklaşması insanların Metin Hoca en çok benimle samimi düşüncesinin yerleşmesi gibi güzel bir yaklaşımıda insanlara dokunmasındaki güzel hasletlerdendir.
Babanızın her kesim tarafından çok sevilmesinin sebepleri sizce nelerdi?
Aslında bu sorunun cevabı da binlerce insana dokunma ve sevilme sebebi ile aynı. Cemaat içinde ve dışında hiçbir kimseyi ayırt etmezdi. Kendisini arayan herkese olumlu dönüşler sağlardı. İnsani ilişkilerdeki kırılmalarda gecesini gündüzüne katarak arabulucu olur ayrılıkları önlemeye çalışırdı. Herkesi kucaklayıp gururlu ve kibirli olmaması ve hediyeleşmeye önem vermesi sevilme sebepleri arasındaydı.
Kendisi için bir şey almazdı ama infak etmeyi severdi
Nasıl bir baba nasıl bir aile reisiydi ortak hatıralarınızdan bahseder misiniz?
Babam fazlasıyla mükemmeldi. Annem kendisini az görmesi sebebiyle her ne kadar şikayetçi olsa da, babam islami hizmet için mücadele ettiğini söylerdi. Çoğu kez programlar arasında havaalanında uyur ‘yine mi gideceksin’ sözlerini annemden işitmezdi. Baskıcı ve otoriter değil, sevdirerek yaptırmaya çalışır nasihat ederdi. Yeri geldiğinde kızardı ama haklı olmasına rağmen sonrasında üzülür, gönlümüzü almak için elinden geleni yapardı. Özellikle benim için bunu yapardı ve bu gönül alma çabasının bende uyandırdığı hissi tatmak için bile babamı istemeden kızdırırdım. Merhameti ön planda idi. Affedici idi. Hediyeleşmeyi sever kendisine harcamazdı. Bir kez mağazaya gidip kendisine bir şeyler beğendiğini görmedim. Ama müminler için almak, infak etmek için vaktini çokça harcardı.
Annenizle evlilikleri nasıl olmuş, Annenize karşı tavrı nasıldı? Sürekli insanlar için koşturmasına annenizin tavrı ne olurdu?
Babama ilk dikkat eden Hasbi Abdülkerim Hoca, babamın ahlakını fark ediyor. Babam da o dönem, giyimi kuşamı imkanları ile büyük imkansızlık içinde olduğunu belli eden bir durumda iken Mahmut Efendi Hazretlerinin de akrabası olan annemi babama teklif ediyor. Babam da kabul ediyor. Babamla annemin evliliğinde Hasbi Abdülkerim Hoca ile babamın bacanağı ve efendi hazretlerinin ihvanından Mustafa Yıldız vesile oluyorlar. Görücü usulü ile birbirlerini nişanda görerek evleniyorlar. Annem de bu teklifte babamın maddi durumuna bakmaksızın, babamın ahlakı ile aldığı duyumlardan hareketle kabul etmiş. Abdulmetin hocayı Abdülmetin hoca yapan iki kadından biri annesi diğeri de eşi yani annemdir. Evlendikleri ilk yıllar çok yokluk çekmişler. Annem anlatırdı evliliklerinin ilk yıllarında zeytin ve ekmekten başka yiyecekleri olmadığı zamanları. Sonrasında Allah çok nimetler nasip etmiş ve bu nasibi de paylaşmayı. Babamın sürekli koşturmasına annem kızardı. Sebebi ise beslenme ve uyku konusunda kendisini çok yıpratırdı. Neredeyse uyumazdı bazı zamanlarda. Annem ise sabır ve metanetle babamı destekler, arkasında durur ve onun sağlığını önceler, sıkıntıları evlatlarına yansıtmazdı.
Bayramlarda dolu dolu harçlık verirdi
Vefatından sonra babanızı tanıyanların şahitlikleri nasıldı?
Hayatında iz bıraktığı insanlar güzel şahitlikler yaptılar. Bir arkadaşım “Eskiden kervanlar yaya veya binekle giderken, o kervandan düşen malları ya da insanları toplayıp taşıyan kervanın en arkasından gelen samimi insanlara benziyordu baban. Metin hocamız bu zamanda kervanın en arkasından gelen ümmetin yitik evlatlarını, inancını, kişiliğini kaybetmeye yüz tutmuş kötülük bataklığındaki insanları toplamakla meşguldü. Sağlam, kusursuz, söz dinleyen talebeyle, adamla yola çıkmayı herkes ister. Abdulmetin hocamız ümmetin yitik evlatları ile meşgul olarak onları doğru yola çekmeye taşımaya çalışırdı” demişti.
Babanızla geçirdiğiniz bayramlardan bahseder misiniz?
Son yirmi yıldan bahsedemem zira babam Kurban Bayramlarında Mekke ve Medine’de Ramazan bayramında ise genelde itikafta veya programlarda oluyordu. Bayramlarda dolu dolu harçlık verirdi. Bayramları bankalara yada döviz bürolarına gider yıpranmamış para alır ve şunu derdi: “oğlum bir çocuğa buruşuk biriki yüz lira vereceğine, gıcır gıcır bir elli lira versen daha mutlu olur derdi”. Özellikle çocuk sevindirmeye bayılırdı. Babamla geçirdiğimiz bayramlarda yolları hatırlarım ben..
Merhum babanızın en büyük duası ne idi?
Bana dünyaları getirsen memnun edemezsin. Ancak bir gün cüzünü, hadislerini okursan, tesbihat yaparsan, insanlara faydalı olursan bu benim için yeterlidir derdi. En büyük duası ömrüm boyunca insanlara Allah’ı anlatmaktı. Ölümümle bile örnek olayım hatta öldükten sonra kardeşlerimin rüyalarına girip onlara nasihat ve vaaz edeyim derdi. Şehit olmak için de dua ederdi. Vefatından sonra bir çok kardeşimizin rüyalarına da girdiğini işittik.
Babanızın en çok özlediğiniz yanları nelerdir?
Babamın özlemediğimiz bir yanı yoktu. Bize kızdığı anların bile bizler için birer şifre ve anahtar olduğunu hala idrak etmeye devam ediyoruz. Babamla bir yönüyle arkadaş gibiydik. Her konuda konuşur yeri geldiğinde şakalaşır, espriler yapar hatta bakışlarımızla konuşarak anlaşırdık. Bizim derdimizi biz dile getirmeden anlayan bir insanı özlememek mümkün değil. Her anımızı özlüyor, dostlarıyla cennette buluşmayı diliyoruz.
İslâmi ilimleri tahsil etmek için hukuk fakültesini bıraktı
Mahmut Efendi ile ilk karşılaşma nasıl oluyor?
Hukuk ikinci sınıfa gelince Hasbi Hoca Mahmut efendi hazretleri ile babamı tanıştırıyor. Mahmut Efendi Hazretleri babama üniversiteyi bırakıp tedrisatına davet ediyor. Kendisinde bir hakikat gördüğünü; büyük bir hoca, güzel bir insan olacağını ifade ediyor. Babamdan ve Efendi Hazretleri’nin kendi ağzından bizzat duyduğum şu güzel ifadeleri sizlerle paylaşmak istiyorum: “ Ne lazım bize ilmi Yunanî, lazım bize ilmi Kur’anî” düsturunu babama söyleyen Mahmut efendi Hazretleri, bu vesileyle babam Abdulmetin Balkanlıoğlu hocamızın Üniversite eğitiminin sonlanıp İslami tedrisatının da bu vesileyle başlamasına sebep oluyor.
Mahmut Efendi’ye bağlılığı ve teslimiyeti hakkında neler söylersiniz?
Mahmut Efendi Hazretlerine bağlılığı ve teslimiyeti hakkında çok şey söylenebilir. Örneğin tanışma hikayesinde o dönemde üniversiteyi kazanmak oldukça zor. Okulu birincilikle bitiren ve gelecek vaat eden bir talebe belki de geleceğin hakimi, savcısı olacak bir talebenin tüm bu dünya nimetlerine sırt çevirip Mahmut Efendi Hazretleri’nin tedrisatına girmesi, teslimiyetinin en net göstergelerindendir. Babam için Allah-u teala hazretlerinden sonra efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, peşinden de Mahmut efendi gelir. Mahmut efendi’den sonra babam için ya annesi, babası ya da hanımı, çocuğu gelir. Onun her sözünü emir telakki ederdi. Hatta yurt dışına ve il dışına çıktığında kapısına gider manen hep müsaade isterdi. Müminler adına yaptığı her hayırlı işi Mahmut Efendi Hazretlerine bağlardı.
Mahmut Efendiyle yaşadığı hatıralardan bahseder misiniz?
Babamın kendine has üslup ve davranışlarına binaen bir gün Efendi hazretlerine bir hoca, babamın meczup gibi davrandığını ifade edince, Efendi Hazretleri de kafasını çevirerek “taa kendisi” diyerek meczup kelimesinin gerçek karşılığınıda bizlere ifade etmiştir. Meczubu deli anlamında değil, Allah’ın kullarının seçkinlerinden olan, Allah aşkından akli melekelerini yitirmiş insan manasında kastetmiştir.
Mahmut Efendinin babanıza olan sevgisi nasıldı?
Babamı çok sever ve dile getirirdi. Bir defasında Efendi Hazretlerinin verdiği görevi eksiksiz yerine getirdiğinde bunu arz edip izin isteyerek ayrılırken, Efendi Hazretlerinin “Metin seni seviyorum, seni çok seviyorum” hitabını işittiğinde mutluluktan tarifsiz bir hal alıp tabiri caizse aklını yitirecek gibi sevinmiştir. Bir görev dönüşünde “Metin artık sen benim arkadaşımsın”, bir ziyarette de “Metin seni kendime kardeş ilan ettim” hitaplarıyla babamın yaşadığı tarifsiz mutluluğunu sizin de görmenizi çok isterdim.