II. Dünya Savaşı’nda ABD ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin ittifakı ile Hitler Almanya’sı yenilirken, bu durum soğuk savaşın da başlangıcını teşkil etti. Savaşın hemen akabinde Sovyet genişlemeciliği, Yunanistan ve Türkiye’yi hedef alınca ABD Başkanı Harry S. Truman, kendi adıyla anılan Truman Doktrini’ni ilan etti. Marshall Planı ise Truman Doktrini ile alakalı ve ardından gelen daha geniş kapsamlı bir maddi yardım paketi oldu. Peki Marshall Planı nedir, hangi ülkeleri kapsamıştır, hangi ülkeler Marshall Planı yardımlarından faydalanmıştır?
16 ülke faydalandı!
1947 yılında önerilen Marshall Planı, Truman Doktrini’nin hayata geçirilmesinden bir yıl sonra, 1948-1951 yılları arasında yürürlüğe konmuştur. Bu plan da tıpkı Truman Doktrini gibi ABD tarafından, antikomünist bloku genişletmen için ekonomik yardım paketi olarak ilan edilmiştir. 16 ülke, bu plan kapsamında ABD’den ekonomik kalkınma yardımları almıştır.
II. Dünya Savaşı sonrasında Truman Doktrini, esas itibarıyla Sovyetler Birliği’nin doğrudan doğruya baskısı ve tehdidi altında olduğu vurgulanmış ve buna istinaden sadece Yunanistan ve Türkiye’ye askeri yardım öngörmüştür. Çünkü Stalin yönetimindeki Sovyetler, Türkiye’yi açıkça tehdit ederken, Yunanistan’da ise merkezi hükümet ile Komünistler arasında çatışmalar yaşanmaktaydı.
Truman Doktrini’nden Marshall’a…
Ancak aynı süreçte Avrupa’nın durumu da iktisadî açıdan fevkalâde kötü durumdaydı. 6 yıl süren İkinci dünya savaşı, bu ülkelerin ekonomilerini mahvetmiş ve ağır bir tahribat bırakmış durumdaydı. Sovyetler’in Batı Avrupa ülkeleri ile arasına tampon ülkeler kurma siyaseti de Avrupa devletlerini tehdit etmekteydi. Bu durum karşısında ABD, 1945 yılının Haziran ayından 1946 sonuna kadar Batı Avrupa’yı da kapsayan 16 ülkeye 15 milyar dolar ekonomik destekte bulunmuştur. Ancak bu ekonomik yardımlardan istenilen sonuçlar alınamamıştır. Bu kapsamda Truman Doktrini’nin ulusal olarak ülkelere odaklanan yapısına karşı Marshall Planı bölgeye odaklanmıştır.
Uluslararası İlişkiler uzmanı Prof. Dr. Çağrı Erhan’ın “Ortaya Çıkışı ve Uygulanışıyla Marshall Planı” başlıklı makalesinde aktardığına göre; Marshall Planı‘nın uygulayıcıları, Almanya’yı geniş bir Batı Avrupa içine almak ve bu ülkenin tamiratını, komşularının güvenlik endişelerini ortadan kaldırarak, yapmak istiyorlardı. Fransa, bu yaklaşıma en çok karşı çıkan ülke oldu. Çünkü, Fransa II. Dünya Savaşı’nda Alman işgaline uğradığı gibi I. Dünya Savaşı’nda da Almanya’ya karşı komşusu olarak savaşmıştır. Fransa, Almanya’nın bölünmüş kalmasını ve Alman egemenliğine 1920’Ierde olduğu gibi sınırlamalar getirilmesini savunuyordu. Zaten, Fransız işadamı Jean Monnet’in adını taşıyan kendi planlarını da geliştirmişlerdi. Bu planın temelinde, Fransa’nın Alman endüstri bölgesini ilhak etmesi ya da en azından bu -bölgenin kullanım haklarının Fransa’ya verilmesi yatıyordu. Yine de Fransız Başbakanı Ramadier ve Dışişleri Bakanı Bidault planı doğrudan reddetmek yerine, Avrupalı ülkelerin temsilcileriyle görüşüp bir cevap vermeyi daha uygun buldular. Ramadier ve Bidault’nun bu uzlaşmaya yakın tavrı, özelikle komünistlerin yayın organı gazetelerde şiddetle eleştiriIdi. Çünkü bunlar, Marshall Planını Amerikan emperyalizminin Avrupa’da yayılması için kullanılan bir araç olarak değerlendirmekteydi. Nitekim bu kapsamdaki ciddi eleştiriler Türkiye’de de görülmektedir.
Sovyetler Birliği, planı sabote etmeye çalıştı ama…
Bu sebeple ABD’nin üzerinden çalıştığı yeni planlarla Dışişleri Bakanı George Marshall’ın “Marshall Planı” 5 Haziran 1947 günü Harvard Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmayla açıklanmıştır. Plana göre, “Avrupa ülkeleri her şeyden önce kendi aralarında bir ekonomik iş birliğine girişmeliler ve birbirlerinin eksikliklerini kendileri tamamlamalılar, bu genel iş birliği sonunda bir açık ortaya çıktığında Amerika, bu açığın kapatılması için yardım etmeli. Bunun için de önce bir iş birliği programı yapmalılar.” ilkesi benimsenmiştir.
Marshall Planı adı verilen bu teklifi mütalaa etmek amacıyla 27 Haziran 1947’de Paris’te düzenlenen toplantıya George Marshall, bu planına Sovyetler ve Doğu Bloku ülkelerini de dahil ettiği için, SSCB katıldı. Ancak bu katılım olumlu bir tutumu göstermek amacıyla değil, sabote amaçlıydı. Sovyetler Birliği, 2 Temmuz’dan sonraki toplantılara katılmadı.
11-13 Temmuz 1947’de düzenlenen Paris Konferansı’nda Sovyetler Birliği, Çekoslovakya, Polonya ve Finlandiya dışındaki Avrupa ülkelerinin dışişleri bakanları katıldı. Bakanlar bu toplantıda ABD’ye sunulacak Avrupa Telafi Programı üzerinde anlaştılar. ABD Dışişleri Bakanı George C. Marshall‘ın daveti üzerine hazırlanan Avrupa Telafi Programı “Marshall Planı” olarak adlandırılmıştır. ABD Kongresi ise Marshall Planını 11 Eylül 1947’de onaylamıştır.
Marshall Planı ile yardımlardan aslan payını %24,4’lük hissesiyle İngiltere alırken, bu ülkeyi Fransa ve İtalya takip etmiştir. Türkiye ise listenin sonlarında kalmış, tüm yardımlar içinden toplam %1,4’lük bir hisse almıştır.
Türkiye’de tarım için kullanıldı
Marshall Planı ile ABD önemli kazanımlar sağlamıştır. Bu kapsamda Avrupa bölgesindeki komünist yapılar zayıflatılmıştır. Şeffaf bir şekilde gerçekleştirilen Mayıs 1950 seçimleriyle Türkiye’de iktidara gelen Demokrat Parti, Amerikan yardımları sayesinde, tarımsal üretimde bir patlama sağlamıştır. Bunun neticesinde, köylü memnun olmuş ve DP, 1954 seçimlerinde oy oranını artırmıştır. Yine yapılan yardımlarla Türkiye’de üç yıl içinde sıtmanın kökü kurutulmuştur.