Abdullah Gül’den Perinçek’e sert cevap!

Barolar gündemdeyken, Aydınlık gazetesinin dün attığı manşet eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün çoklu baro düzenlemesinde 'izi' olduğu iddiasını gündeme getirdi. Gül bu iddiayı yalanladı.

Çoklu Baro sistemine geçilmesine yönelik AK Partili kurmayların hazırladığı sisteme yönelik tartışmalar sürerken, sözkonusu teklife karşı çıkan Doğu Perinçek‘e ait Aydınlık gazetesinin “Çoklu Baro’da Gül İzi” şeklindeki haberine 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den yalanlama geldi.

Barolar gündemdeyken, Aydınlık gazetesinin dün attığı manşet eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül‘ün çoklu baro düzenlemesinde ‘izi’ olduğu iddiasını gündeme getirdi.

Aydınlık ne demişti?

Aydınlık’ın haberine göre AK Parti TBMM Grup Başkanvekili Cahit Özkan, çoklu baro için Devlet Denetleme Kurulu (DDK) ve Liberal Düşünce Topluluğu (LDT) raporlarından yararlandıklarını açıkladı. Habere göre DDK raporu Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı döneminde hazırlandı.

Ancak, Gül, Aydınlık’ın haberindeki bu iddiaları yalanladı.

Gül de o iddiaları yalanladı

Abdullah Gül’ün internet sitesinde, konuya dair açıklama metni yayınlandı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

Kamuoyunda bazı çevrelerce son zamanlarda dile getirilen, “Çoklu Baro Düzenlemesi” olarak anılıp bugün meclise sunulan yasa teklifinin, Sayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığı yaptığı 2009 yılında Devlet Denetleme Kurulu (DDK) tarafından hazırlanan Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarına ilişkin araştırma ve inceleme raporu ile paralellik gösterdiği ve bu raporda imzası bulunan DDK üyelerinin birçoğunun Fettullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi olduğuna ilişkin iddialara cevaben aşağıdaki açıklamanın yapılması zaruri görülmüştür.

1. 2009 yalında DDK tarafından hazırlanan Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarına ilişkin araştırma ve inceleme raporu; sadece Barolar ile ilgili olmayıp kamu kurumu niteliğindeki tüm meslek kuruluşları hakkında olup ayrıntılı tüm meslek örgütlerinde yaşanan sorunlar ele alınıp çözüm önerilerinde bulunulmuştur. Bu kapsamda, Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının tümünün teşkilat ve mali yapıları, faaliyetleri, denetimleri, organlarının seçimlerine dair esasların değerlendirilmesi yapılmış; bunların etkin ve verimli şekilde hizmet yürütmelerinin ve geliştirilmesinin sağlanması amacıyla alınması gereken tedbirlere yönelik önerilerde bulunulmuştur.

2. Söz konusu Raporun tanziminden önce tüm paydaşlardan görüş, öneri ve gerekli bilgiler alındığı gibi Raporun tamamı da kamuoyu ile şeffaf bir biçimde paylaşılmıştır. Devlet Denetleme Kurulu Raporları; hem yürütme erkine hem de ilgili paydaşlara tavsiye niteliğinde değerlendirme ve öneriler ihtiva eden raporlardır.

3. İnternetten de çok kolayca erişilebilecek bahsi geçen Raporun içeriğinden de açıkça görüleceği üzere, 2009 yılında DDK tarafından hazırlanan Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarına ilişkin araştırma ve inceleme raporu, çoklu baro yapılanmasına veya bu manaya gelebilecek herhangi bir öneri de bulunmamaktadır. Başka bir deyişle, ilgili raporda kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının seçim sistemlerine ilişkin öneriler arasında kesinlikle çoklu meslek kuruluşu önerisi bulunmamaktadır.

4. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile ilgili araştırma ve inceleme görevi Kurulun 05.06.2008 tarih ve 391 sayılı Kararı uyarınca Kurulun iki üyesi tarafından birlikte yürütülmüştür. Raporu hazırlayan sözkonusu üyelerin FETÖ ile herhangi bir bağları da bulunmamaktadır. Her çalışmada olduğu gibi sözkonusu Rapor, Kurulda görüşülüp onaylandıktan sonra Kurul Başkanı ve tüm üyeler tarafından imzalanarak yayımlanmıştır.

5. Raporun hazırlandığı ilgili dönemde görev yapan DDK üyelerinden sadece birinin; üyeliği sona erdikten sonra İçişleri Bakanlığında görev yapmakta iken FETÖ iltisaklısı olduğu tespit edilmiştir. Kaldı ki, söz konusu kişi de bahsi geçen raporu hazırlayan üyeler arasında bulunmamaktadır.

6. İlgili dönemde Devlet Denetleme Kurulunun tüm çalışmalarını büyük bir titizlikle ve tarafsızlık yerine getirdiği; hazırlanan tüm raporların kamuoyu tarafından dikkatle takip edildiği ve kıymetlendirildiği ve Devlet Denetleme Kurulunun tüm toplum kesimlerinin güven duyduğu ve itimat ettiği çalışmalar yürüttüğü herkesin malumudur.

Bu itibarla, bugünkü politik tartışmalar çerçevesinde ortaya atılan asılsız iddiaların gerçeklerle bağdaşır bir yanının bulunmadığı hususunu kamuoyunun bilgisine saygıyla sunarız.

Tartışmaları Ankara Barosu başlattı!

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, pandemi sürecinde Ankara’da verdiği bir hutbede, “İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, eşcinselliği lanetliyor. Nedir bunun hikmeti? Hastalıkları beraberinde getirmesi ve nesli çürütmesidir, bunun hikmeti. Yılda yüz binlerce insan gayri meşru ve nikahsız hayatın İslamî literatürdeki ismi zina olan bu büyük haramın sebep olduğu HIV virüsüne maruz kalıyor. Geliniz bu tür kötülüklerden insanları korumak için birlikte mücadele edelim” demişti.
Ankara Barosu, ise Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı, hutbeyi ve Müslümanları aşağılayan bir açıklama yaparak  “Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın insanlığın bir kesimini nefretle aşağılayıp kitlelere hedef gösterdiği konuşmayı şaşkınlık ve ibretle izledik. Şaşkınlığımız; sesi çağlar öncesinden gelen bu şahsın, bir devlet kurumunun başında oturup söylemini kutsal sayılan değerler üzerine inşa ederek halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmesindeki kan kokan cüreti sebebiyledir. Aldığımız ibretse, anılan şahsın içinde bulunduğu takvim yılında yaşamasına rağmen bundan 8-9 nesil önceki büyükleriyle aynı zihinsel ve dogmatik sınırlara sahip olmak için insan onuruna karşı gösterdiği büyük direnişten kaynaklanmaktadır. Görevde olduğu süre boyunca çocuk tecavüzcülerine gözlerini kapatıp kadın düşmanlığının manevi zeminini dini söylemlerle meşrulaştırma çabası karşılığında maaş alan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın deprem, LGBTİQ+, kadın ve çocuk söylemlerine rağmen halen görevde kalması durumunda, sonraki konuşmasında halkı ellerinde meşalelerle meydanlarda cadı diye kadın yakmaya davet etmesi kimseyi şaşırtmamalıdır. Anılan şahsı ve ona hak veren zihniyeti büyük bir şaşkınlık ve ibretle kınadığımızı tüm kamuoyuna saygıyla arz ederiz” demişti. Konunun ardından Ankara Barosu eleştiri oklarının hedefi olurken, konuyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da yargı süreci başlattı.
İstanbul ve Ankara Baroları 28 Şubat sürecinden beri başta başörtüsüne özgürlük konusu olmak üzere pek çok konuda yasakçı bir tutum izlerken, diğer taraftan da Baro’yu siyasallaştırma suçlamalarına muhatap oluyor. AK Parti ve MHP’nin gündemindeki çoklu baro sistemine CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Vatan Partisi gibi bazı siyasi partiler tepki gösteriyor.
Etiketler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close