Kocaeli Valisi Seddar Yavuz, bir program kapsamında bulunduğu Trabzon’daki sözleri yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi… Vali Yavuz’un “Devletin ideolojisi İslam’dır” şeklindeki sözleri sosyal medya siteleri başta olmak üzere bazı medya kurumları ve sivil toplum kuruluşları tarafından bağlamından koparılarak tartışma konusu yapıldı.
Sadece azınlıklar gayrimüslim
Seddar Yavuz, Akçaabat Valilik Salonu’nda yaptığı konuşmada özetle şunları kaydediyor:
“Devletin bugünkü tanımı laiklik olsa da ki biz laikliği yanlış anlıyoruz hala. Bu ülkede ket, çelik fanus devletin ideolojisi İslam’dır. Lozan’a bakarsanız Lozan da aynıdır. Bu ülkede sadece ve sadece azınlıklar gayrimüslimlerdir. Bir daha söylüyorum. Atatürk’ü de anlamayanlar var ülkede, devleti de anlamayanlar var. Bu ülkede azınlıklar sadece ve sadece gayrimüslimlerdir. Müslüman hiçbir unsur bu ülkede dün de bugün de azınlık değildir. İster Boşnak asıllı, ister Kürt asıllı. Bunların hepsi asli ve kurucu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin vatandaşlarıdır ve eşit haklara sahiptir. Eğer öyle olsaydı; Bu ülkede sanıldığı gibi, bölücülerin yaptığı gibi, hiçbir Kürt bu ülkede ne bakan olabilirdi ne de Cumhurbaşkanı olabilirdi ne Hoca olabilirdi.”
Yavuz, şu ifadeleri kullanıyor:
“Katiline aşık bir nesil yetiştirdiğinizde felaketle yüz yüze gelirsiniz. Bugün yaşadığımız 1918 travması. Bizde birçok insanın maalesef zihninin işgal edilmesine neden olmuştur.”
ADD’den suç duyurusu
Vali Yavuz’un açıklamalarının medyada haber olmasının ardından Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Kocaeli şube başkanı Taylan Bingöl, Yavuz hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını duyurdu. Bingöl, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
“Kocaeli Valisi Seddar Yavuz’un 24 Haziran Cuma günü Valilik binasında haddini aşan ve anayasamızın değişmez maddelerine aykırı skandal cümleleri sebebi ile; Atatürkçü Düşünce Derneği Kocaeli Şubesi Yönetim Kurulu olarak 29 Haziran Çarşamba günü saat 13.30’da Kocaeli Adliyesi önünde olacağız. Basın açıklaması yapacağız. Kentin ve ülkenin asıl sorunu bu tip dinci yapılanmalardır. Yapay gündemler ile siyaset yapmıyoruz. Cumhuriyet devrimlerini koruyoruz. Tavrımız net!”
Kız Lisesi ‘Tanassur’ yüzünden Atatürk döneminde kapatıldı
Peki Vali Seddar Yavuz haksız mı?
Bursa’ya, 20’nci yüzyılın başlarına; daha henüz Mustafa Kemal Atatürk hayattayken Bursa Amerikan Kız Mektebi’ne gidelim…
Bursa Amerikan Kız Mektebi, 1876-1928 yılları arasında Bursa’da hizmet veren lise düzeyinde bir okuldur.
Okul misyonerler tarafından kuruldu. Başlangıçta gayri müslim azınlıkları eğiten okul, Cumhuriyetten sonra daha çok Türk öğrencilere hizmet vermeye başladı. Ülkedeki diğer Amerikan okulları arasında büyük bir önemi yoktu. Ancak 1928’de meydana gelen ve kapatılmasına neden olay nedeni okulu bugün bile konuşulan bir kurum haline getirdi…
22 Ocak 1928’de Cumhuriyet Gazetesinde Bursa Amerikan Kız Koleji’nde okuyan 4 kız öğrencinin Hıristiyanlığa geçtiği şeklinde bir haber çıktı. İddiaya göre öğrenciler, sabah erken vakitte Amerikalı öğretmenlerle beraber dağlara-tepelere çıkıyor, yemeklerden önce hızlı hızlı bazı dualar okuyorlardı. Bu iddianın basında da haber olması üzerine müfettişlerin incelemesi sonucu 4 arkadaşın davranışlarında tuhaflık sezen ve onları takibe alan 12 kişilik bir öğrenci grubu arkadaşlarının hatıra defterlerini gizlice alarak içlerinde İsa’ya duyulan sevgi ve Hristiyanlığın yüceliğine ilişkin ifadeler bulmuşlar, bunu Milli Eğitim Müdürüne ihbar etmişlerdi. Müfettişlerin incelemesi sırasında olay çığ gibi büyüdü, öğretmenlerin öğrencileri Hıristiyanlığa teşvik etmek için yortu, yılbaşı ve Pazar günlerinde öğrencilere hediyeler verdikleri, hatıra olarak İncil dağıttıkları, yemekten önce İncil’den dualar okudukları, Protestan öğrencilere okul ücretlerinde indirim yaptıkları, karşı çıkanlara düşük notlar verdikleri iddiaları ortaya atıldı. Okulun eski öğrencilerinden Sabiha Hanım ile Pakize Tarzi’nin de okulda okurken din değiştirdiği iddiası öne sürüldü. Müfettişler, 4 öğrencinin telkinler sonucu din değiştirdiği, öğretmenlerin görevlerini kötüye kullanmış oldukları yolunda rapor hazırladılar.
Okul derhal kapatıldı. 3 Amerikalı kadın; (okul müdürü Miss Jillson, jimnastik öğretmeni Miss Sanderson, biyoloji öğretmeni Miss Day) Hıristiyanlık propogandası yaptıkları gerekçesiyle yargılandılar; üçer gün hapis ve üçer lira para cezasına çarptırıldılar.
Türk-Yunan mübadelesi
Bir başka örnek 1928’deki tanassur hadisesinden de önce 1923’te Cumhuriyet’in henüz kuruluşunda yaşandı: Mübadelede!
Türkiye-Yunanistan nüfus mübâdelesi ile 1923 yılında Lozan Barış Antlaşması‘na ek olarak yapılan sözleşme kapsamında Türkiye Cumhuriyeti ve Yunanistan Krallığı, kendi ülkelerinin yurttaşlarını din esası üzerine tehcir ve zorunlu göçe tabi tuttu.
Mübâdele ile 1 milyon 200 bin Ortodoks Hristiyan Rum, Anadolu’dan Yunanistan’a; 500 bin Müslüman Türk de Yunanistan’dan Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı. Mübâdele kapsamına giren kişiler ile mübadele kapsamına girmeyen kişiler arasındaki ayrımın ana kıstası ise ırk ya da dil değil; din oldu. Bu sebeple Rum denilenlerin arasında, Türkçe’den başka dil bilmeyen ve konuşmayan Türk Ortodoks Hristiyan Gagavuzlar ile Karamanlı Ortodokslar, Yunanistan’dan gelen Müslümanların arasında da Türklerin yanında Karacaova, Dırama, Kavala ve Kesriye’den gelen Bulgarca ve Makedonca konuşan Pomaklar, Rumence konuşan Ulahlar, Yunanca (Romeika) konuşan Patriyotlar ve kendi dillerinde konuşan Arnavutlar da vardı.
Mübadelenin din esaslı yapılması kimi noktalarda eleştiri hususu da oldu. Zira Mübadelede “milliyet” kıstası “dini aidiyet” üzerinden anlaşılmıştı. Yani lisan olarak Türkçe konuşanlar dahil bütün Ortodokslar Türkiye’den Yunanistan’a; yine lisanına bakılmaksızın Müslüman olan bütün halklar Yunanistan’dan Türkiye’ye gönderildi. Hal böyle iken Katolik ve Protestan Rumlar yerlerinde kaldı. Bu durum da uygulama Osmanlı “Millet Sistemi” anlayışının hâlâ işlevsel olduğunu göstermektedir.
Yukarıda basit Wikipedia bilgileriyle derlenen bu malûmat, Cumhuriyet’in ilk yıllarında da her ne kadar laiklik gibi ilkeler olsa da, İslamiyet’in devletin hakim bir ideolojisi olduğunu ortaya koyuyor. Yani Kocaeli Valisi Seddar Yavuz aslında tarihi gerçeklere vurgu yapmaktan başka bir şey yapmıyor.