Japon mucizesi yalan mı oldu? Ülkede alarm zilleri çalıyor

Çoğumuz Japonya dendiğinde saygılı insanları, muntazam hayatı, zaman yönetimi ve disiplini, Toyota’dan Honda’ya Sony’den Canon ve Panasonic’e kadar kaliteli markaları canlandırırız aklımızda… Peki madalyonun öteki yüzünde ne var? Cevap; çökmekte olan sosyal hayat!

Çoğumuz Japonya dendiğinde saygılı insanları, muntazam hayatı, zaman yönetimi ve disiplini, Toyota’dan Honda’ya Sony’den Canon ve Panasonic’e kadar kaliteli markaları canlandırırız aklımızda… İkinci Dünya Savaşı’nın atom bombasıyla yerle bir edilen ülkesi Japonya, şimdilerde dünyanın üçüncü en büyük ekonomisi… Onlarca yıldır ekonomik kalkınması sürdüren Japonya’yı öven makaleler internette gırla gidiyor. Peki madalyonun öteki yüzünde ne var?

Cevap; çökmekte olan sosyal hayat!

Aslında bu konuda da bazı çalışmalar yapılıyor. 2019 yılında Youtuber Sümeyra Çenet’in hazırladığı bir video madalyonun diğer yüzüne odaklanan çalışmalardan biri…

Japonya hakkındaki bir başka video çalışmasını Katarlı medya kuruluşu Midan, 2018 yılında yaptı. Bizde bu yazıda büyük ölçüde bu video çalışmasından yararlanacağız.

Evlenemiyorlar

2019 Haziran’ında Japonya’da Bakanlar Kurulu’nca düzenlenen araştırma, Japonya’da doğum oranının son 120 yılda en düşük seviyeye ulaştığını gösterdi. Araştırmaya göre; evlenmek isteyen Japonların neredeyse yarısı kendilerine uygun eş bulamıyor. 20-40 yaş arasındaki 4 bin erkek ve kadının katıldığı online bir ankete göre, katılımcıların yüzde 46,8’si evlenecek uygun birini bulamadığını söyledi. Japonya’da 30 yaşını geçmiş erkek ve kadınların yüzde 10’undan fazlasının karşı cinsle hiç ilişkiye girmediği ve bu oranın giderek artması da bu konunun başka bir boyutu.

Japonya’da doğum oranları oldukça düşük

Doğum oranı çok düşük

127 milyonluk devasa nüfusu sizi şaşırtmasın. Çünkü Japonya yeni nüfus bakımından oldukça büyük sorun yaşıyor. Japonların evlenemiyor olması, ülkedeki doğum hızını doğrudan etkiliyor. Zira ülkede 2020 yılında yeni doğan oranı rekor seviyede düştü ve sadece 872 bin 683 oldu.

Japonya Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı’nın 2020 yılı verilerine göre; doğum oranı, 2019’a göre 25 bin 917 düşerek 872 bin 683 olarak kayda geçti. Ülkede doğum oranı tarihte ilk kez 2019 yılında 900 binin altına düştü. Bu rakamlar Ülkede 1899 yılından beri en düşük doğum sayısı oldu.

İntiharlarda rekor kırıyor!

2016 yılında Japonya’da 22 bin intihar vakası görüldü. Ancak bu rakamın ülke için rekor olduğunu düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. 2016 yılında görülen 22 bin intihar vakası son 22 yılın en düşük rakamı olarak kayıtlara geçti. Bu kapsamda Japonya’da Covid-19 salgınının ikinci dalgasında, hükümetin önemli yardımlarıyla birinci dalgada düşen intihar oranları yüzde 16 arttı. Şunu da belirtelim; ülkede büyük uğraşlar sonucu 10 yıldır gerileyen intihar oranı 2020 yılı sonu itibariyle ilk defa tekrar yükselişe geçti.

Karoşi sendromunu duymuş muydunuz?

İntiharların nedenini merak ediyorsanız, o zaman sizi karōshi (Karoşi) sendromu ile tanıştıralım.

İlk karoşi vakası, Japonya’nın en büyük gazete şirketinin nakliye bölümünde çalışan 29 yaşındaki bir erkek işçinin inmeye bağlı hayatını kaybetmesiyle 1969’da kayda geçti. Terim ise ilk kez 1978’de kullanıldı.

Japonya, dünya genelinde çalışma saatlerinin en uzun olduğu ülkelerden biri. Ülkede son yıllarda çok çalışmaya bağlı ölüm olaylarında da büyük artış yaşanıyor. Araştırmalara göre Japon şirketlerin yaklaşık dörtte birinde işçiler, ayda 80 saat fazladan çalışıyor, çoğu zaman maaş alamıyor. Çalışanların yüzde 12’si, ayda 100 saat mesaiyi aşıyor.

Yeni düzenlemelere gidilmesi için Japon hükümetinin üzerindeki baskı artıyor ama on yıllar boyu süren bu çalışma kültürünü değiştirmek kolay değil. Ülkede iş arkadaşlarından veya patronundan önce çıkmak hoş karşılanmıyor.

Toplumsal izolasyon anlamına gelen Hikikomori fenomeni, Japon gençleri arasında çok yaygın…

Karoşi’den hoşlanmadıysanız Hikikomori’ye buyurun!

Ülkede yaşanan sorun, iş dünyasında yaşanan karoşiden ibaret değil. Daha ilkokul çağlarından itibaren oldukça önemli okullar için zorlu sınavlara tabi tutulan Japonlarda yaygın olan bir diğer fenomen de Hikikomori… “İçeri çekilme, hapsedilmiş olma” anlamına gelen kelime; Münzevi, yetişkin ve ergen bireylerin toplumsal yaşamdan çekilmeleri, ve sıklıkla aşırı seviyelerde kendilerini izole etmeleri olayını anlatıyor. Bu bireyler yaşamdan elini ayağını çekip temel ihtiyaçlar dışındaki tüm zamanını odasının içinde geçirirler. Ülke genelinde 540 bin civarında gencin hikikomori genci olduğu bildiriliyor.

Hikikomori terimi hem bu toplumsal fenomenden genel anlamda bahsederken, hem de bu toplumsal gruba mensup bireylerden bahsederken kullanılır. Hikikomoriler geçmişte çekilmişler, yalnızlığı seven kimseler ve “modern çağın keşişleri” olarak tarif edilmiştir.

Kimseyle konuşmak istememek, sosyal hayattan koparak odadan dışarı çıkmak istememek, aşırı stres ve sinirlilik, psikolojik bozukluklar, saldırganlık, uykusuzluk, depresyon ve bilgisayar başında yeyip içme bu sendromun semptomları olarak kayıtlara geçiyor.

Tam burada hikikomori’nin Türk gençlerinde de her geçen gün artan bir sorun olduğunu belirtelim.

Japonya’nın kadın sorunu!

Kadınlar hem sosyal hayatta hem iş hayatında erkeklerden farklılık gösterir. Pek çok ülke bu durumu kadınlar lehine düzenler. Pek çok ülkede kadınların doğum izni ve benzeri hakları vardır. Ancak Japonya’daki rekabete dayalı düzen kadınları da bu durumdan istisna tutmaz. Ülkede kadınların %70’i ilk çocuklarının doğumunun ardından işlerini terk etmek zorunda kalıyor. Ülke kadınlarının işten kovulma korkusu, 2013’te 168 bin ceninin doğmadan yok olmasına sebep oldu. Bu durum, bekar kadınlar için de çok farklı değil: Bekar kadınların 3’te 1’i fakirlik sınırının altında yaşıyor.

Etiketler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Close